Main Content

KENT HAKKINDA

Tisna Antik Kenti, Aiolis Bölgesi'nde, günümüz İzmir ili, Aliağa ilçesi, Uzunhasanlar mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Günümüz siyasi sınırları dâhilinde kentin özellikle Kocakale Tepe olarak andığımız kesiminin bir kısmı, Manisa ili sınırları içindedir. İlginç bir şekilde, iki ayrı yerleşim alanı bulunduğunu düşündüğümüz Tisna Antik Kenti de günümüzde, ortasından iki şehir geçen görünümü gibi birbirinden derin bir çukurlukla ayrılan iki ayrı tepe üzerinde kurulmuştur. Eski harita ve çalışmalarda, Küçük Çanita ya da Küçük Kale Tepe olarak adlandırılan ve günümüzde 179 m. rakımlı Sarıkale Tepe olarak bilinen yükseltiyle, yine eski çalışma ve haritalarda Büyük Çanita ya da Büyük Kale Tepe olarak tanımlanan 357 m. rakımlı Kocakale Tepe, Tisna’nın sunduğu arkeolojik bulgular dâhilinde kentin başlıca yerleşim alanlarını oluşturmaktadır.

Kent, konumu itibariyle korunaklı, çevresinde verimli araziler barındıran bir alan konumundadır. Tisna, Yunt [Aspordene] ve Dumanlı [Sardene] Dağ silsileleri arasında yer alır. Aiolis Bölgesi’nin bilinen birçok yerleşimiyle iletişim halinde olabilmesini sağlayacak yol ağları üzerine kurulu kent, söz konusu bölgede bi- linen birçok eski yerleşimin neredeyse çekirdeğinde yer alıyor olması itibariyle de önemlidir. Kentin kuzeydoğusunda Aigai, güneyinde Larisa, Neonteichos, Temnos, Herakleia, batı-güneybatısında Kyme, batısında Myrina, kuzey- batısında Gryneion, Elaia ve Pitane gibi yerleşimler bulunur.

Günümüz Aliağa ilçesinin doğuya doğru iç kısımlarında kalan Tisna, coğrafi konumu itibariyle Aiol kentleri arasında sayılsa da kentin Lydia Bölgesi’yle ilişkisi de ilgi çekicidir. Buradan elde edilen çok sayıda arkeolojik materyal aracılığıyla takip edilebilen bu iletişim olasılıkla Uzunhasanlar, Otmanlar, Ortaköy, Osmancalı, Küçüksümbüller ve Avdal mahalleleri arasında günümüzde de aktif bir ara yol olarak değerlendirilen uygun araziler üzerinden gerçekleşmekteydi. Söz konusu yol ağı, Miken buluntu merkezleri arasında yer alan Çerkes tevfikiye aracılığıyla Tisna’yı, Lydia Bölgesi’ne bağlamaktadır. Ekonomik olduğu kadar askeri açıdan da avantajları bulunan bu yol güzergâhının Eski Çağ araştırmala- rında çok sık değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde doğu-batı yönlü gerçekleşen ticari rota ve askeri seferlerin hemen tamamında kuzeyde Bakırçay [Kaikos] ve güneyde Gediz [Hermos] vadileri ön plana çıksa da değinmiş olduğumuz ve Tisna’nın da önünden geçen olası yol da aktif bir rota olarak kullanılmış olmalıdır. Bölgede günümüze değin gerçekleştirilen kimi çalışmalar ve incelemelerimizin de katkısıyla değinmiş olduğumuz hat üzerinde birden fazla yol ağının varlığından bahsetmenin mümkün olduğu belirtilebilir. Bununla beraber, kentin bir zamanlar Pergamon-Smyrna arasında bağlantıyı sağlayan ana yolların geçtiği bir güzergâh üzerinde yer aldığı da söylenebilmektedir.


Mimari

Tisna Antik Kenti’nin günümüze ulaşan kalıntıları, yukarıda değindiğimiz üzere günümüz Uzunha- sanlar, Karakuzu, Çıtak ve Güzelhisar Mahalleleri sınırları içerisinde yer alan iki ana tepede, Sarıkale Tepe ve Kocakale Tepe’de görünür. Burada özellikle 1/25000’lik haritalarda adı geçen Armutlu Tepe gibi isimlendirmeler bulunmaktaysa da yöre halkı tarafından Kocakale Tepe ve Armutlu Tepe tek bir isimle anılmakta, yüksek rakımlı tepe, Kocakale Tepe adıyla değerlendirilmektedir. Buna istinaden biz de çalışmamızda söz konusu tepeler kompozisyonunu karışıklığa mahal vermemek adına tek bir isimle, Kocakale Tepe olarak anacağız.

Kocakale Tepe ve Sarıkale Tepe, Güzelhisar Çayı Vadisi’nin hemen güneyinde sarp tepeler ve batısında Çandarlı Körfezi’ne doğru uzanan bir burun görüntüsündedir. Bugüne dek gerçekleştirdiğimiz çalışmalar, Tisna halkının mimari yapılarda, yörede halihazırda yoğun olarak bulunan andezit taşını kullandıklarını göstermektedir. Alanda kimi noktalarda gözlemlediğimiz taş kesme izleri bunun kanıtını oluşturmaktadır. Bölümümüz içinde değerlendireceğimiz mimari unsurlar, Kocakale Tepe ve Sarıkale Tepe’de farklı tip ve özellikler sergilemeleri itibariyle çalışmamız kapsamında ayrı ayrı incelenecektir.

Kocakale Tepe

357 m. rakımlı Kocakale Tepe’de araştırmalarımız tepenin topografik yapısı ve özellikle abdestbozan olarak tanımlanan dikenli bitkinin oluşturduğu yoğun örtü itibariyle oldukça zor şartlarda gerçekleştirilmektedir. Burada, 2018 yılında tepenin kuzey yönünde, Güzelhisar Barajı’na bakan kesiminde başlattığımız çalışmalarda tepenin düzlük kesimlerinden zirvesine kadar olan alanda teras duvarları ve sur kalıntıları tespit edilmiştir.

Kalınlığı yer yer 2,70 m.-5,10 m. arasına ulaşan teras duvarları tepenin doğal kayalıklarla çevrili en üst kısımlarına değin gözlemlenmektedir. Şimdiye kadar kesintisiz tespit edebildiğimiz en geniş duvar, kuzey yönünde 171 m. uzunluğundadır ve 1,25 m. açıklığında bir girişe sahiptir. Duvar hattı, batı yönünde 43 m., doğu yönünde 16 m. ve güney yönünde 53 m. ölçülerinde devam etmektedir. Duvar kalınlığı; 1,30 m.-1,60 m. arası değişkenlik göstermektedir. Arazide gözlemlediğimiz diğer teras duvarları, hatlar halinde belirli mesafelerde karşımıza çıkmakta, bunlar da 78 m. ile 123 m. genişlikte ölçülmektedir. Her ne kadar teraslar çoğunlukla tarımsal faaliyetler için oluşturulmuş mimari unsurlar arasında sayılsa da Aiolis Bölgesi’nde Nekropol alanlarının da teraslandırıldığına dair örnekler, Dumanlı Dağ güneyindeki kimi yerleşimlerden bilinmektedir. Bu noktada, alanda oldukça kısıtlı miktarda elde ettiğimiz Arkaik Dönem seramikleri itibariyle benzer bir uygulamanın, burası için de geçerli olabileceği düşünülebilir.

Teras duvarlarının bittiği deniz seviyesinden yaklaşık 300 m. yükseklikte Kocakale Tepe’nin Akropol olarak tanımlayacağımız bölümüne ulaşılmaktadır. Burada geçmiş yıllarda araştırmalar, gerçekleştiren gezgin ve arkeologların da dikkatini çeken, Akropol’ün kuzey sınırını oluşturan ve hafif bir sapmayla doğu-batı doğrultulu andezit kiklopik taşlarla oluşturulmuş 173,90 m. uzunluğunda ve 1,45 m.-2,30 m. arası değişkenlik gösteren kalınlıkta bir sur duvarı tespit edilmiştir. Sur duvarının Kocakale Tepe’nin doğusunda yer alan bir kaya yükseltisiyle birleştiği belirlenmiştir. Kocakale Tepe doğusunda yer alan bu kaya yükseltisi, sur duvarı için doğal bir bağlantı noktası oluşturmaktadır. Akro- polün güneydoğu yönünde 6,20 m. genişliğinde anıtsal bir giriş saptanmıştır. Tespit edilen giriş 4,25 m. ve 4,70 m. yüksekliğinde karşılıklı iki doğal kaya arasında konumlandırılmıştır. Önceki araştırmacıların da dikkatini çeken söz konusu giriş, gerek yapısı, gerekse boyutları itibariyle ayrıca ve kapsamlı incelemeye ihtiyaç duymaktaysa da, genel özellikleri itibariyle M.Ö. 2. binyıl kent girişlerini anımsattığını belirtmek yanlış olmayacaktır. Andezit kökenli kayalardan Kocakale Tepe’de birçok noktada benzer bir durum dikkati çekmektedir. Burada araları yer yer 2 m.-3 m. boşluklardan oluşan kayaların arası, kentin yaşam alanı olarak değerlendirilmemiş diğer noktalarında yer alan andezit kayalardan koparılmış taş bloklarla örülmüş, sonuç olarak ortaya doğal kayaların ağırlıkta olduğu bir savun- ma mimarisi ve sur sistemi çıkmıştır. Söz konusu durum tepenin zirveye yakın noktalarında özellikle 350 m.’den sonra belirgin bir artış sergilemekte, bu alanın özel olarak korunmuş olduğu izlenimi sunmaktadır. Kocakale Tepe zirvesinde mimari açıdan, salt erken örneklerle karşılaşılmaz. Burada gerçekleştirdiğimiz incelemeler esnasında, deniz seviyesinden 370 m. yükseklikte; 5,10 m.x1,90 m. ölçülerinde ve 30 cm.-50 cm. arasında değişkenlik gösteren duvar kalınlığına sahip, doğu-batı doğrultulu bir yapı kalıntısı tespit edilmiştir. Önceki çalışmalarda yanlış bir şekilde, ‘Tapınak’ olarak değerlendirilen yapının duvarları, tuğla ve andezit taşlarla harç kullanılarak oluşturulmuştur. İç duvarlarda, dikey doğrultulu tuğlalar kullanılmıştır. Bu tuğlaların kullanım amacının, mekânın ısı yalıtımıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Duvar içlerinde sıva izleri tespit edilmiştir. Mekânda tespit edilen; harç, sıva ve duvar örgü tekniği, Bizans Dönemi özellikleri göstermektedir.

Sarıkale Tepe

Tisna’nın ana yerleşim alanı olarak tanımlayabileceğimiz Sarıkale Tepe, 2018 yılı çalışmalarında sunduğu buluntular üzerine dikkatimizi çekmiş, araştırma programı bu doğrultuda takip eden süreçte burası ağırlıklı ola- cak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Sarıkale Tepe’de incelemeler tepenin doğu yamacında başlatılmış, biraz da tesadüfi olarak burada deniz seviyesinden 140 m. yükseklikte kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu, korunan ölçüleri 43,80 m. uzunluk ve 2,68 m. genişlik olarak belirlenen, Antik yol döşem hattı tespit edilmiştir. Önceki yıllardan varlığı bilinen ve tepeden güneydoğu yönlü olarak Karakuzu’ya doğru giden başkaca bir yol ağının devamı niteliğinde olduğunu düşündüğümüz yol hattının takibi, bizi Sarıkale Tepe Akropol’üne ulaştırmıştır. Sarıkale Tepe’nin en dikkat çekici sonuçlarından birisi, şüphesiz ken- tin neredeyse tamamının temelleri korunmuş ‘Dış Sur’ ve Akropol’ü çevreleyen bir ‘İç Sur’un saptanması olmuştur. Çalışmalarımız öncesinde önce farklı uydu görüntüleri üzerinden tespit ettiğimiz surlar, ayrıntılı saha çalışması sayesinde oluşturduğumuz plan ve hava fotoğrafları aracılığıyla daha net bir görüntü sunmaktadır. 2645 m. boyunca takip ederek ölçümlerini aldığımız ‘Dış Sur’un, 12 ku- leyle desteklendiği anlaşılmaktadır. İlerleyen yıllarda, çok daha ayrıntılı çalışılması gereken ‘Dış Sur’ sistemi, kapsamlı bir plan sunması bakımın- dan önemlidir. Sarıkale Tepe’yi hemen tüm yönlerden çevreleyen surun, dolgu tekniğinde inşa edildiği anlaşılmıştır. Buna göre kenti oluşturan andezit kayaların yerinde kesilmesiyle, yakın mesafeden taşınarak geti- rildiği anlaşılan iri kaya bloklarının araları daha küçük boyutlu andezit taşlarla doldurulmuştur. Koruna gelen tüm alanlarda takip edebildiğimiz bu örgü sisteminin üzeri, olasılıkla kentin güçlü olduğu dönemlerde kerpiç kullanılarak yükseltilmiş olmalıdır.

Roma ve Bizans Dönemi yerleşimi sınırlı olan Tisna’nın belki de en büyük şansı bu durum olmuş olmalı ki, dış surun temelleri hemen hiç bozulma- dan günümüze değin ulaşmıştır. Buna karşın önce en azından ArkaikDönem’de kullanılmaya başlandığını düşündüğümüz surun temel taşlarının takip eden Klasik ve Hellenistik Dönemlerde yer yer taş çekerek iç kesimlere, Akropol yönünde doğuya doğru daraltıldığı düşünülmektedir. Araştırmalarımız esnasında ilk olarak, ikili bir sur sistemi olarak düşün- düğümüz ve surun özellikle kuzeybatı noktalarında gözlemlediğimiz taş sıraları, söz konusu taşımanın etkisiyle daraltılmış bir sur sistemine ait olmalıdır. Dış sura bitişik kuleler, yukarıda değindiğimiz üzere toplam 12 adettir. Bunların yer yer sık aralıklarla, bazen de geniş açıklıklarla düzenlendiği anlaşılmıştır. Burada ilk dikkatimizi çeken, söz konusu kulelerin konumlarıdır. Bunların üçü hariç geri kalan tamamı sur sisteminin batı yönünde, kentin Çandarlı Körfezi’ne bakan alanına konumlandırılmıştır. Diğer iki kule Güzelhisar Çayı’na bakan kuzey ke- sime, bir tanesiyse batı-güneybatı yönünde yer alır. Güzelhisar Çayı’nın doğal bir hendek şeklinde savunma sistemine katkısı öngörülebilir bir durum olmasına karşın, kentin özellikle Lydia’ya dönük doğu kısımla- rında neredeyse hiçbir kulenin olmayışını, şimdilik iki durumla açıkla- yabiliyoruz. Bunlardan birincisi, tehdit algısının yönüyle ilgili, ikincisiy- se doğu kısımda doğal bir koruma kalkanı görevi görmüş olabileceğine inandığımız Kocakale Tepe’nin varlığıdır. Kuleler, farklı boyut ve planlarıyla dikkat çekmektedir. Kulelerin; 11’i kare formluyken, Kule 3 olarak tanımladığımız köşe örneğimiz kare planlı kuleye eklenmiş, yuvarlak bir destek kulesini içermektedir. Her birinin ölçüleri farklıdır. En büyüğü batı-güneybatıda kalan 19,03 m.x 17,71 m.’lik Kule 12 iken, en küçük kulenin 4,31 m.x6,48 m.’lik ölçüleriy- le, Güzelhisar Çayı’na bakan Kule 1 olduğu anlaşılmaktadır. Akropol’ün çok yoğun buluntu sunan batı yamacında yer yer korunmuş örneklerine ulaştığımız polygonal örgülü, bir ‘İç Sur’ hattı daha tespit edilmiştir. Burada gerçekleştirdiğimiz incelemeler esnasında tespit edilen arkeolojik buluntular, yoğun olarak M.Ö. 7-6. yüzyıllara tarihlenmektedir. Bu doğrultuda polygonal örgülü ‘İç Sur’un da, Arkaik Dönem içerisinde oluşturulmuş olduğu bugün için en akla yatkın görüştür. Tıpkı Kocakale Tepe’de olduğu gibi, bu duvar hat- tının oluşturulmasında da yer yer ana kayadan faydalanıldığı anlaşılmış, bağlama duvarlarının örnekleri tespit edilmiştir. Akropol’e çıkış için ana- kaya kesilerek oluşturulmuş, basamaklar sur duvarlarını kesmekte, bu durum bize Akropol’ün zirvesine çıkış için batı yamacının kullanılmış olabileceğini düşündürmektedir.

Akropol’ün zirve olarak tanımladığımız en yüksek konumunda, kaçak kazılar neticesinde oldukça tahrip olmuş durumda yapı kalıntılarıyla karşılaşılmaktadır. Burada gerçekleştirdiğimiz incelemelerde, özellikle Akropol batı yamacının hemen üst, doğu terasında kuzey ve batı-güney- batı yönlere doğru takip edilebilen bir duvar hattıyla sınırlandırılmış giriş kısmı tespit edilmiş, girişin hemen arkasında bir yapı ya da podyuma ait temel kalıntılarıyla karşılaşılmıştır. Aynı alan- da ancak çok az bir kısmı toprak üstünde gözlemlenebilen büyük bloklar ve kimi duvar sıraları olasılıkla buradaki düzenleme- lerle ilgili olmalıdır. Girişin hemen doğusunda hafif bir yükseltiyle ulaşılan ve çalışmamızın, ‘Kutsal Alanlar’ başlıklı bölümünde daha detaylı inceleyeceğimiz kimi yapı kalıntıları ve alanın sunduğu arkeolojik bulgular, burada bir tapı- nım alanı olabileceğini düşündürmektedir. Söz konusu alanda, mimari açıdan ele alabileceğimiz iki duvar hattı tespit edilmiştir. 5 m. uzunlu- ğunda ve 60 cm. ile 1,77 m. arasında değişkenlik gösteren yükseklik ve 75 cm. kalınlığa sahip olan kuzey-güney doğrultulu duvar hattı kesiştiği, diğer duvara göre daha küçük andezit taşlardan oluşturulmuştur. 3,85 m. uzunluk ve 75 cm. ile 2,27 m. arasında değişkenlik gösteren yükseklik ve 55-70 cm. arası kalınlığa sahip olan doğu-batı doğrultulu duvarsa, büyük boyutlu andezit taşlardan oluşturulmuştur. Söz konusu kuzey-güney doğrultulu duvarın, doğu yönünde devam ettiği ve 3,48 m.’lik bir bölümünün toprak altında kaldığı anlaşılmış ve duvarın 5 m. daha devam ederek bir ana kayayla birleştirildiği görülmüştür. Bu kaya üzerinde; yüksekliği 45 cm., alt genişliği 37 cm., üst genişliği 23 cm. ve derinliği 30 cm. olarak belirlenen, bir niş tespit edilmiştir. Arkaik ve Hellenistik Dönem özellikleri sergileyen duvarlar, alanın farklı tarihlerde kullanıldığını göstermekte, burada tespit edilen arkeolojik buluntular, böylesine bir tarih aralığını ve devamlılığı doğrular niteliktedir.

Burada gerçekleştirdiğimiz incelemelerde, sadece yüzeyden takip edebildiğimiz ve farklı yapılara ait kalıntılara da değinmek isteriz. Sarıkale Tepe Akropolü olarak andığımız alanda yaptığımız incelemeler netice- sinde, biri net olarak ana kayayla bağlantılı, en az dört yapının daha izleri görülebilmektedir. Bunlardan tepenin batı yönünde olanı net olarak anlaşılmasa da, megaron planını anımsatan yapısıyla dikkat çekmektedir.


Ölü Gömme Gelenekleri

Tisna Antik Kenti’nde gerçekleştirdiğimiz çalışmalar, bölgenin ölü gömme geleneklerine önemli katkılar sunacak niteliktedir. Hem Kocakale Tepe hem de Sarıkale Tepe’de tespit ettiğimiz; ‘Kaya Mezarları’, ‘Tümü- lüsler’, ‘Kireçtaşı Mezarlar’ ve ‘Tekne Mezarlar’ kentin farklı dönemlerde ölü gömme gelenekleri hakkında bilgi verdiği gibi, sosyal statü ve yapı hakkında da değerlendirme yapabilmeyi sağlamaktadır.

Kaya Mezarları

Kentte bugüne kadar incelediğimiz, ‘Kaya Mezarı’ sayımız üçtür. Bunların tamamı ilk olarak Conze tarafından tespit edilmiş ve çalışmasına dahil edilmiştir. Buna karşın ekibimizin gerçekleştirdiği çalışmalarda yaptığı incelemeler ve ölçümlerle, Conze’nin yaptıkları arasında kimi farklılıklar olması sebebiyle mezarları yeniden değerlendirme ihtiyacı duyulmuştur. İkisi Kocakale Tepe, biriyse Sarıkale Tepe’de yer alan mezarlar birbirlerinden planları itibariyle ayrılmaktadır. Özellikle Sarıkale Tepe örneği, sunduğu bazı farklı unsurlar itibariyle, oldukça ünik bir mezar olma özelliği taşımaktadır. Ekip üyemiz Aydoğmuş tarafından yukarıda değindiğimiz belirgin farklılıklar ve özellikler göz önüne alınarak iki ayrı çalışmada ayrı ayrı değerlendirilen mezarların ortak özellikleri, oldukça yüksek kesimlere inşa edilmiş ve uzak mesafelerden dahi görünebiliyor olmalarıdır.

Tümülüsler

Tisna Sarıkale Tepe batı uzantıları üzerinde toplam 46 Tümülüs tespit edilmiştir. Tespit edilen Tümülüsler, TISK koduyla adlandırılmış ve rakamlarla numaralandırılmıştır. Tümülüslerin sayısı, güneybatı yönde devam ettikçe ve Sarıkale Deresi’ne yaklaştıkça azalmaktadır. Sarıkale Deresi’nden güney yönüne geçildikten sonra, Tümülüsler TISK-A koduyla adlandırılmaya ve rakamlarla numaralandırılmaya devam edilmiş, sonuç olarak ekibimizin bugüne değin gerçekleştirdiği incelemeler neticesinde tespit edebildiği Tümülüslerin sayısı, 2019 çalışmaları sonucunda 46’ya ulaşmıştır. Ayrıca Sarıkale Tepe Akropol, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda yer yer ana kaya ve taş bloklarıyla oluşturulmuş duvar sıraları izlenmektedir. Şimdilik bunların, Tümülüslere ait sınırlayıcı ve aralarından bir yolgeçen çevre duvarları olduğu düşünülmektedir.

Güney Yamaç Nekropolü ve Tekne Mezarlar

Tisna’da bugüne değin gerçekleştirdiğimiz incelemelerin belki de en önemli keşiflerinden birisi, Sarıkale Tepe’nin güney yamaçlarında tespit ettiğimiz büyük bir Nekropol alanıdır. Nekropol alanı araştırma ekibimiz tarafından, Sarıkale Güney Yamaç Nekropolü olarak tanımlanmıştır. Bu alanda -hemen hemen tamamı- kaçak kazılarla tahrip olmuş durumda, toplam 321 ‘Tekne Mezar’ bulunmaktadır. Ana kaya zeminine oyularak oluşturulmuş bu mezarların birkaç örneği dışında, hemen hemen tamamının doğu-batı uzantılı olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu mezarlar, birbirine oldukça yakın konumlandırılmış, aralarında sadece 1-2 m.’lik boşluklar bırakılmıştır.


Kutsal Alanlar

Tisna Antik Kenti ve Yakın Çevresi başlıklı yüzey araştırmamızın en dikkat çekici sonuçlarından birisi de, başta araştırmamızın merkezini oluşturan Tisna ve kentle oldukça yakın bir konumda yer alan Güzelhisar Mahallesi’nde karşılaşılan ‘Kutsal Alanlar’dır. Çoğunlukla Ana Tanrıça inancının izlerini yansıtan dini uygulamaların gerçekleştiğine inandığımız alanlarla Tisna’da dört, Güzelhisar’da bir noktada karşılaşılmıştır. Tisna’da yer alan kutsal alanların ikisi Sarıkale Tepe, diğer ikisiyse Kocakale Tepe’dedir.

Sarıkale Tepe Akropol Kutsal Alanı

Sarıkale Tepe Akropol Kutsal Alanı yukarıda değindiğimiz ‘Kutsal Alanlar’ içerisinde, buluntu yoğunluğu açısından oldukça somut veriler sunar. Sarıkale Tepe’nin zirvesinde, çevresinde en az iki sıra sur sistemi bulunan kentin en tepe noktasında yer alan ‘Kutsal Alan’, 2018 yılında ekibimiz tarafından gerçekleştirilen çalışmalar sırasında kaçak kazılar sebebiyle oldukça tahrip olmuş durumda bulunmuştur.Tisna-Sarıkale Tepe Kutsal Alanı’nda bulunan arkeolojik materyaller, buranın bir ‘Kutsal Alan’ olarak değerlendirildiğini gösteren çok sayıda buluntu sunmuştur. Geniş bir repertuar sergileyen ve çalışmamızın ilerleyen bölümlerinde daha detaylı bilgi sunacağımız söz konusu buluntu grupları arasında Arkaik Dönem’den, Geç Hellenistik dönemlere değin süreklilik arz eden seramikler, figürinler, perirrhanterion parçaları, fibulalar dikkati çekmektedir.

Sarıkale Tepe Tisnaios Kutsal Alanı

Sarıkale Tepe'de gerçekleştirdiğimiz incelemeler, Sarıkale Tepe üzerinden akan derenin kuzeydoğu-güneydoğu yönlü iki kola ayrıldığını, bu bölgelerde dar ve sığ bir yatak oluşturarak, kuzeydoğu yönlü ilerlediğini, bu yönde bulunan volkanik kökenli bir pınara kavuştuğu anlaşılmıştır. Deniz seviyesinden 120 m. yükseklikteki pınar, yaklaşık olarak 12,46 m. x32 m.’lik bir ölçüye sahiptir. Pınarın her iki çevre duvarı arasında açıklığı 1 m.-1,5 m.’yi bulan boş- luklar yer almakta, olası kapı açıklıkları olarak düşündüğümüz bu boşluklar iki farklı kurban alanına açılmaktadır. Söz konusu kurban alanları kentin tamamında gözlemlenebilen kayaçlardan farklı olarak, volkanik karakterli beyaz renkli tüf ana kaya üzerindedir. 1 Numaralı Kurban Alanı ana kaya üzerine insan eliyle oluşturulmuş biri dörtgen, diğeri oval formlu iki kurban teknesiyle, teknelerle bağlantılı toplamda üç adet, kurban kanalları içermektedir. 2 Numaralı Kurban Alanı’nda da kanallar yer almakta, burada ilk örnekten farklı olarak, bir kurban teknesi yer almamaktadır. Çevre incelemelerimiz, buluntularımız ve Antik Çağlarda Nehir Tanrılarına tapınım ve sunumlarla ilgili bilgilerimiz, şimdilik bizlere bu alanın kent için büyük önem taşıdığının bilinmesi itibariyle Tisna’nın, Nehir Tanrısı Tisnaios için oluşturulmuş bir kurban yeri ve kutsal alanı olduğunu düşündürmektedir.

Kocakale Tepe Sunu Çukuru

Kocakale Tepe’de gerçekleştirdiğimiz incelemeler esnasında, biraz da tesa- düfi bir şekilde deniz seviyesinden 220 m. yükseklikte kaya oygu bir sunu çukuruyla karşılaşılmıştır. Tıpkı, Sarıkale Tepe kutsal pınarı olarak tanımladığımız alandakine benzer, beyaz renkli tüften oluşan ana kaya üzerine oluşturulan sunu çukuru 66 cm.x 38 cm. ölçülerinde ve 28 cm. derinliğindedir. Söz konusu çukur içi, bir miktar toprakla kaplı olarak tespit edilmiş, anılan toprağın temizlenmesinin ardından şaşırtıcı bir görünüm sunmuştur. Nitekim çukurun içerisinde, toplam 10 adet ve farklı boyutlarda zemin kazınarak kazıma tekniğinde oluşturulmuş labrys? ya da kelebek olarak tanımlayabileceğimiz motifler betimlenmiştir.

Kocakale Tepe Basamaklı Anıt

Tisna basamaklı anıtı, yukarıda değinmiş olduğumuz kentin ana bileşenlerinden Kocakale Tepe’nin kuzeye bakan yamaç kısmında tarafımızca 2018 yılı yüzey araştırmaları kapsamında tespit edilmiştir. Anıta, tepenin Uzunhasanlar ve Çıtak mahallelerine bakan yamacından oldukça engebeli ve zor bir yolla ulaşılabilmektedir. Yer yer kenti çevreleyen sur duvarlarının izleriyle de karşılaşılmakta, bu durum anıtın surlarla çevrili Akropol alanı içerisinde yer aldığını düşündürmektedir. Deniz seviyesinden yaklaşık olarak 300 m. yükseklikte tespit ettiğimiz 3,30 m. uzunluğunda, 3,65 m. genişliğindeki anıt, deniz seviyesinden yak- laşık olarak 300 m. yüksekte yer alır. Ana kaya oyularak işlenen anıtın önünde yer alan platform ve basamakların bitiş noktası oldukça yüksek bir yara açılmakta, anıtın üzerinde bulunduğu kaya kütlesinde zamanla iklimsel sebeplere bağlı olarak oluşmuş olduğuna inandığımız derin yarıklar bulunmaktadır.Anıtı oluşturan başlıca unsurlar sırasıyla basamaklar, geniş bir platform, taht arkalığı şeklinde tanımlayabileceğimiz bir sırt kesimi bulunur. Tahtın hemen altında 1,79 m. genişliğinde, 53,5 cm. derinliğinde ve ilk basamak- tan itibaren 27,5 cm. yüksekliğinde bir oturma düzlemi bulunmaktadır. Oturma düzleminin kuzeydoğu yönünde başlangıç noktası 4 cm.,35 cm. genişliğinde ve ilk basamaktan itibaren 40 cm. genişliğinde; birinci basamağın bitiminde 24,5 cm. genişlik, ikinci basamağın başlangıcında 15,5 cm. ve ikinci basamağın sonlandığı noktada 6 cm. ölçülerinde libasyon kanalı belirlenmiştir. Libasyon kanalının uzunluğu 1,87 m. ve tespit edilebilen derinliği 7,5 cm. olarak belirlenmiştir. Tahtın ve oturma düzleminin yer aldığı zeminin genişliği 3,67 m. ve derinliği 1,20 m.’dir.Taht şeklinde değerlendirdiğimiz kütle, iki yandan kolçaklarla kuşatılmıştır. Kolçaklardan batıda yer alanı, Dağlık Frigya Bölgesi’nden tanıdığımız kavisli yapısı itibariyle dikkat çekicidir. Doğuda yer alan kolçak ve anıtın arkalık kısmı tam olarak bitirilmemiş, bununla birlikte doğa koşullarıyla da oldukça tahrip olmuş durumdadır. Anıtın; Tisna Antik Kenti, güneyinde yer alan Dumanlı Dağ’a bakar şekilde konumlandırılmış olması ilgi çekicidir. Nitekim bölgede önceki yıllarda gerçekleştirilen kimi çalışmalar daha sonra kapsamlı bir şekilde değineceğimiz üzere Dumanlı Dağ ve yakın çevresinin, Ana Tanrıça kült ve tapınımıyla doğrudan ilgili bazı yapılanmalar sergilediğini bildirmektedir. Çalışmamız kapsamında incelediğimiz Tisna basamaklı anıtı, pek çok açıdan önem taşımaktadır. Bunlardan birincisi, benzerlerine Doğu Ege’nin farklı noktalarında rastlanılan söz konusu anıt tipinin Aiolis Bölgesi’nde tespit edilmiş ilk örneği olmasıdır. Nitekim çalışmamızın önceki bölümlerinde de değindiğimiz üzere, Frig coğrafyasından doğarak Tanrıça Matar-Kybele onuruna oluşturulan anıt tipi, hemen tüm Doğu Ege ve iç kısımlara dağılmış halde farklı örnekleriyle izlenebilmektedir.

Karahayıt Açık Hava Kutsal Alanı

Karahayıt Mevkii, İzmir İli, Aliağa İlçesi, Güzelhisar Mahallesi sınırları içerisinde, mahallenin doğu-güneydoğusundadır. 1091 m. rakımlı Dumanlı Dağ’ın [Sardene] batı uzantıları üzerinde yer alan Karahayıt’ın sırt kısımlarında Dumanlı Dağ’a bağlı Gürlük Tepe ve Sivriler Tepe bulunur. Bölge adını arazide bol miktarda gözlemlediğimiz hayıt ağaçlarından almaktadır. Sık hayıt dokusu arasında üzerinde bir adet niş bulunan bazalt ana kaya kütlesi yer almakta, söz konusu kaya kütlesinin Phokaia’daki neredeyse birebir benzer örnekleri ve yüzey buluntuları ışığında Arkaik Dönem’den Hellenistik Dönem’e değin olasılıkla Tanrıça Kybele ya da Kybele-Aphrodite karışımı bir Tanrıça ya da tanrıçalar için düzenlenmiş açık hava tapınağı olarak değerlendirildiği düşünülmektedir.


 

DUYURULAR / ETKİNLİKLER 


   * Tisna ve Yakın Çevresi Yüzey Araştırması 2024 yılı çalışmaları için ofis çalışmaları ve hazırlıklar başladı.

* Yapılan yüzey araştırmalarında elde edilen veriler ışığında yayınlanan TİSNA I kitabının devamı niteliğinde olan ve Tisna'nın seramik buluntularının yer aldığı TİSNA 2 kitabının yayın öncesi son düzenlemeleri tamamlandı, yayın süreci başladı.

 * Ekibimiz üyelerinden Gül Tuğçe Toprak, 05.02.2024 tarihinde doktora tez önerisini başarı ile geçerek, tez çalışmalarına başladı. Kendisini tebrik ederek başarılarının devamını dileriz.

 * Ekibimiz üyelerinden Özgün Öz, 25.01.2024 tarihinde doktora savunma sınavını başarı ile geçerek, doktora eğitimini tamamladı. Kendisini tebrik ederek başarılarının devamını dileriz.

 

 

SON YAYINLAR


Tisna'da yürütmüş olduğumuz araştırmaların en önemli keşiflerinden biri olan mezar kompleksinin detaylı bilgilerinin yer aldığı makale, Zephyrus'da "NEW CONTRIBUTION TO WESTERN ANATOLIAN FUNERARY ARCHITECTURE: CLASSICAL PERIOD ROCK-CUT-BUILT CHAMBER TOMB FROM TISNA" adı ile Doç. Dr. Emre ERDAN tarafından yayınlanmıştır.

* Doç. Dr. Özden Ürkmez tarafından The Rock-Carved Tumulus of Nikon in Tisna Arhaeologia Maeandrica dergisinde yayınlanmıştır.

About the Double-Axe (Labrys) / Butterfly Symbols in an Offering Pit in Tisna makalesi Doç. Dr. Emre ERDAN ve Doç. Dr. Barış GÜR tarafından Anadolu Araştırmaları dergisi, 23. sayısında yayınlanmıştır.    

It's a Sword, It's a Scabbard, It's Tisna Coins with Depiction of Persian Akinakes   makalesi Doç. Dr. Emre ERDAN tarafından Journal of Ancient History and Archaeology 8.1 sayısında yayınlanmıştır.